The Guardian2 Aralık 2003
Petrol sanayii çalkalanıyor. Hükümet perşembe günü Britanya topraklarında şimdiye kadar bulunan en büyük rezervin, en az 10 yıl boyunca işletime açılması için onay verdi. Bize her yerde bulunan rezervin "çok büyük" olduğu söylenerek, Kuzey Denizi petrol rezervlerinin tükenme eğilimine girdiği gerçeği gözlerden uzak tutuluyor. Yeni bulunan "çok büyük" rezervin dünya petrol ihtiyacının sadece beş gün altı saatlik bölümüne yeteceğini farkedince, insanlığın karşı karşıya olduğu belânın ne kadar büyük olduğunu anlamaya başlıyorsunuz.
Her kuşağın bir tabusu vardır, bizimki de şu: Hayatımızı bağladığımız, ona göre kurduğumuz kaynak tükeniyor. Bu konuyu konuşmuyoruz, Çünkü bunu düşünemiyoruz bile. Bu inkârcı bir uygarlık. Petrolün kendisi tükenmeyecek ama, çıkarımı gittikçe pahalılaşacak ve zorlaşacak. Yeni rezervlerin bulunması 1960'larda tepe noktasına ulaştı. Her yıl yeni bulduğumuz miktarın dört katı petrol kullanıyoruz. Büyük petrol yatakları bulmak çok eskilerde kaldı gibi görünüyor: Kuzey Denizi'nde yeni bulunan 400 milyon varillik rezerv, 1970'lerde olsaydı beş para etmez şeklinde değerlendirilirdi. Gelecekteki petrol kaynağımız, küçük yeni yatakların bulunmasına ve var olan eski büyük yatakların daha iyi kullanılmasına bağlı. Bu alanda uzman olan hiç kimse, çok geçmeden dünya üretiminin tepe noktasını aşıp azalmaya başlayacağından kuşku duymuyor.
Mesele bunun ne zaman olacağı. En iyimser tahmini, bunun 2037'den önce gerçekleşmeyeceğini söyleyen ABD enerji bakanlığı yapıyor. Ama ABD enerji enformasyon ajansı, hükümetin rakamlarının uydurma olduğunu kabul etmek zorunda kaldı: Hükümetin enerji arzı tahminleri, enerji talebi tahminlerine dayanılarak hesaplanmış. Belki de mali piyasalarda panik yaratmamak için. Diğer analistler bu kadar ümitli değiller. Petrol jeoloğu Colin Campbell dünya petrol üretiminin 2010'dan önce tepe noktasına ulaşacağını hesaplıyor. Jeofizikçi Kenneth Deffeyes ağustos ayında New Scientist'e, dünya petrol üretiminin tepe noktasına 2004'te ulaşacağından "% 99 emin olduğunu" söyledi. İyimserler haklı olsalar bile, şu anda orta yaşlarını sürenlerin çoğu, varilin dibini kazıdığımızı görecekler.
Petrol arzı azalacak ama dünya petrol talebi azalmayacak. Bugün günde 76 milyon varil petrol tüketiyoruz, petrol kullanımı 2020'de 112 milyon varile çıkacak ve tahminlere göre 2020'den sonra da talep artışı hızlanacak. Eğer arz azalırken talep büyürse, yakında gelişmiş sanayi ülkelerinde yaşayan insanların alışık olmadığı bir durumla, darlıkla karşılaşacağız. Petrol fiyatı tavana vuracak. Petrolün fiyatı arttıkça, özellikle ulaşım ve tarım olmak üzere petrole tamamen bağımlı kesimler küçülmek zorunda kalacak. Petrol kullanımı yüzünden ortaya çıkan küresel iklim değişikliğinin gezegenimizi pişirdiğini düşünecek olursak bu iyiye alamet gibi görülebilir. Sorun, hayatlarımızın petrol ekonomisine sıkı sıkıya bağlanmış olmasında. Sere serpe oturduğumuz şehir merkezlerinden uzak yerlerde, yaşamı arabasız sürdürmek imkânsız. Yüksek petrol fiyatları, yüksek yiyecek fiyatları anlamına geliyor: dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu aç kalacak. Petrol fiyatı işşizlikle doğrudan ilişkili olduğu için bu sorunlar iyice artacak. ABD'de yaşanan son beş ekonomik gerilemenin hepsinin nedeni, petrol fiyatlarındaki yükselişti.
Tabii petrol araçların kullanabileceği tek yakıt değil. Petrolün yerine geçebilecek birçok olası kaynak var ama, bugünkü koşullarda fiyatlarının ham petrole yakın ucuzlukta olması sözkonusu değil. Katran içeren kumlardan ve petrol şistinden de petrol çıkarmak mümkün. Ama bu petrolü elde etmek için harcanan enerji, çıkarılacak petrole çoğu zaman neredeyse eşit oluyor ve üstüne üstlük zehirli atık dağları ve gölleri yaratıyor. Doğal gaz daha iyi bir seçenek ama petrolden doğalgaza geçmek için son derece pahalı yeni altyapı yatırımları gerekli. Tabii doğal gazda da petrolde olan kısıtlamalar sözkonusu: şu andaki kullanım oranlarına göre dünyaya 50 yıl yetecek kadar doğalgaz var ama petrolden doğalgaza geçilirse bu süre çok daha kısa olacak.
Araçlar suyun elektroliziyle elde edilen hidrojeni de yakıt olarak kullanabilirler. Ama hidrojen üretmek için gerekli elektriği biryerlerden bulmak gerek. ABD'deki bütün araçlara hidrojen sağlamak için şu andaki elektrik üretim ve dağıtım kapasitesinin dört katı büyüklüğünde bir kapasite gerekiyor. Kömür kullanımı kirlilik yaratıyor, nükleer enerji pahalı ve ölümcül. Dünyadaki araçları rüzgâr veya güneş enerjisi ile yürütmek için şimdiye kadar hiçbir uygarlığın yapmadığı kadar çok yatırım yapmak gerekiyor. Yeni çalışmalar, hidrojen sızıntılarının ozon tabakasını bozup, küresel ısınmayı şiddetlendireceğine işaret ediyor.
Yeniden üretilebilen enerji için, tarım ürünlerini mazot ve metanole dönüştürmekten başka makul yol görünmüyor. Ama bu da besin üretilecek alanların yakıt üretimine tahsis edilmesi demek. Benim hesaplarıma göre Birleşik Krallığın araçlarını kolza yağı ile yürütmek için İngiltere büyüklüğünde ekilebilir tarlaya ihtiyaç var.
Yaklaşan petrol krizi konusunda yazan hiç kimsenin dikkatini çekmeyen olası bir çözüm daha var. Britanya ve Avustralya hükümetleri bu konuda denemeler yapıyorlar. Buna yeraltı kömürlerinin gazlaştırılması deniyor. Yeraltında çok derinlerde olan veya kömür çıkarımı çok pahalı olan damarların yakılarak, çıkan gazın depolanması anlamında kullanılan havalı bir terim. Bu korkunç bir ihtimal. Başka türlü çıkarılması mümkün olmayan trilyonlarca ton kömürün kullanılması ve büyük bir olasılıkla sonuçta küresel ısınma nedeniyle dünyadaki hayatın ortadan kalkması demek.
Bir başka deyişle başımız belâda gibi. Ya kullanılabilecek her fosil yakıta el atıp gezegeni kızartacağız ve uygarlık çökecek, ya da petrolsüz kalacağız ve uygarlık yine çökecek. Sonuna yaklaşılan petrol çağına ve küresel ısınma şerrine karşı tek akılcı çözüm, şehirlerimizi, tarımımızı ve hayatımızı yeniden düzenlemek. Ama bu yoğun siyasi baskı olmaksızın gerçekleşemez ve sorunumuz şimdiye kadar kemerleri sıkmak için baş kaldıran kimseye rastlanılmaması. İnsanlar daha az değil, daha çok tüketebilmek uğruna sokaklara dökülüyorlar. Yeni bir sofra takımı veya insanlığın geleceği arasında seçim yapmaları istendiğinde, korkarım çoğu kişinin seçimi sofra takımından yana olacaktır.
Bütün bunlar dikkate alındığında, Irak'taki savaşın petrolle hiçbir ilgisi olmadığı düşüncesi düpedüz akıl dışı. ABD halen nükleer silah geliştiren ve herkesi öteki dünyaya gönderme niyetleriyle övünen Kuzey Kore'ye saldırmak yerine, görünüşe bakılırsa kitle imha silahları olmayan ve başka ulusları tehdit etmeyen Irak'a saldırdı.Çünkü Irak'ta istediği bir şey vardı. Bush ve Blair hiç olmazsa bir konuda planlı davranıyorlar. Petrol üretiminin tepe noktasına ulaştığı gün geldiğinde, diğer ülkelerin petrol rezervlerini ellerinde tutmak için plan yapıyorlar.
Felaketi önlemek için bundan başka çare olmadığına inanmayı reddediyorum. İnsanların toplu halde akılcı karar alma yeteneğinden yoksun olduklarına inanmayı reddediyorum. Ama bu inancımın dayanağı ne olabilir acaba diye de düşünmeye başladım.
Çeviren: İnci Ötügen